Hüzünle başlayan ama gururla biten bir hikaye paylaşacağım sizlerle, bir umut olsun, siz de aşka gelin diye.
Her hafta sonu olduğu gibi, yine eğlencenin dibine vurduğumuz, kahkahaların havada uçuştuğu yerdeyiz, yani neredeyiz dost ziyaretindeyiz… Tabi ki havlayan dostlarımızın yaralarına, kederlerine ve kaderlerine ortak olduğumuz yerdeyiz. Biz alıştık ondan adına dost ziyareti diyoruz. Bir heves satın alınıp, o heves geçince vicdansızca terk edilenlere, çok havlıyor diye şikayet edilip barınağın önüne bırakılanlara, tüfekle vurulanlara, işkence edilenlere, kuyruğu kesilenlere alıştık, biz alıştık bunları görmeye… Ağlamak mı? Ağlamaları geçeli yıllar oldu. Ağlamıyoruz, ama hala anlamıyoruz da, insanlar ne ara vicdanlarını kaybettiler, nerde bıraktılar vicdan diye üzerlerine geçirdikleri ceketleri, anlayamıyoruz.
Ağlamıyoruz dedim doğrudur, ama bazen öyle bir dost çıkıyor ki karşımıza, onun bu hayattan, bu insanlıktan vaz geçmişliği karşısında omuzlarımız düşüyor, göz yaşlarımız sular seller oluyor.
Yine bir dost ziyareti, yine çılgın havlamalar, yine kayıplar, yine yeni terk edilmiş yavrular ama bu kez bir dost var ki onu görünce yüreğim titredi. Leşmanyadan dolayı tüylerini kaybetmiş, tüm bedeni yara ve yanık içinde, kaburga kemikleri sayılıyordu, acıdan başını kaldıramıyordu, yemek yiyemiyor, su içemiyordu, “ben geçtim bu hayattan” diyordu gözleri, “beni sevmediniz ama bana çektirmeyiniz artık” diyordu. Sesi çıkmıyor, kıpırdayamıyordu bile, sadece bir umut kalbi atıyordu, o küçücük kalbi bir sevgi kırıntısı peşinde bir umut hala atıyordu.
İşte ben o kalbin atmasıyla aşka geldim. Asha koydum adını, UMUT olsun diye, yaşasın bu zalim dünyaya rağmen, yaşasın istedim. O hafta gün aşırı Asha’yı ziyarete gittim, her seferinde o yaralı bedenine merhemler sürerken hikayeler anlattım ona, elimle ve sevgiyle besledim onu. Birkaç gün sonra beni görünce kuyruğunu kımıldattı, bu nasıl bir sevinçti benim için anlatamam, hemen onu havlulara sarıp kucağımda arabama taşıdım. Öyle güçsüz öyle vazgeçmişti ki hayattan direnmedi bile, kaderine teslim olmuş halde benimle geldi.
O sırada bahçede ve evde baktığımız çocuklar her gelen yeni dosta havlarlar hatta bazen kolay kolay aralarına almazlardı. Ama kucağımdaki bir deri bir kemik Asha’yı görünce onlar bile bu vicdansızlık karşısında susup durdular.
Üç ayımın her günü bir doz sevgiyle, bir tüp merhemle, bir tas mamayla ve kalbinin atmasının verdiği umutla onun yanında geçti. Bu yaralı yüreğin gün be gün iyileştiğini, bu tüysüz bedenin canlandığını, kıpırtısız bacakların ayaklandığını gözlerimle gördüm. Ertesi hafta elimden yemek yedikten sonra adeta teşekkür edercesine elimi yaladı. Bir ay sonunda hafif ayaklanır gibi oldu beni her gördüğünde. Zamanla yaralar iyileşti, tüyler çıktı, kilo aldı. Yeniden elinden alınan varlığına, bedenine, sağlığına kavuştu.
O benim sayemde aşka geldi, ben de onun…
Mucizeler mümkün, yeter ki umudunuz olsun, bu hikaye de size bizden armağan, kocaman bir umut yani ASHA olsun.
Asha’nın videosunu izlemek için lütfen linke tıklayın. Asha gibi tedaviye ve bakıma ihtiyacı olan dostlarımıza yardımcı olmak için lütfen bizi www.birpaticetesi.org dan takip etmeyi unutmayın.
Sevgiyle
Bir Pati Çetesi derneği elebaşı Hatice,
https://www.youtube.com/watch?v=H8_uWMFMZYM