Bir güzellik kraliçesi, oyuncu, müzisyen, TV programı sunucusu, Türkiye’nin tek kadın talkshow programcısı ve kedi aşığı - Söyleşi Gamze Lim
Son dönemlerde yaptığı tv programları ile ödül üstüne ödül alarak başarısını taçlandıran, Türkiye’de en başarılı kadın talkshow programcısı olarak ‘Esra Sönmezer ile Pembe Pijama’ programı ile tam 21 tane ödül alan, yeni sezonda YouTube için hazırlıklarını sürdürdüğü yeni projesiyle yine Türkiye ‘nin Talkshow alanında en iyisi, en başarılı, tek kadın talkshow programcısı olmayı hedefleyen, yer aldığı diziler ve sinema filmleri ile de gündemden düşmeyen güzeller güzeli Esra Sönmezer ile hayatına, yeni projelerine ve tutkunu olduğu hayvan sevgisine, kedilerine dair çok çok özel bir söyleşi yaptık.
Sevgili Esra renkli kişiliğin, yüksek pozitif enerjinle sayfalarımıza hoşgeldin. Tv programlarından, müziğe, rol aldığın filmler ve oynadığın tiyatro oyunlarıyla oyunculuk yönüne kadar giden bir yelpazede seni daha yakından tanımak için günlük yaşantın ve hayata dair sorularımla hemen söyleşimize başlayalım.
Seni ilk tanıdığımız 2002 Türkiye güzellik yarışmasından başlayalım. Türkiye birinci güzeli oldun. 19 yaşındaydın. Ardından gelen Dünya güzellik yarışmasında 4.güzeli seçildin.
Dünya 4. lüğü tacını fırlatman olay oldu. Yarışmada haksızlığa uğradığını düşünerek bu tepkiyi veren tek yarışmacı mısın diye çok merak ettim doğrusu. Sen neler anlatmak istersin? Nasıldı o duygular, yaşadığın tecrübe? Bugün olsa yine fırlatır mıydın?
Merhabalar öncelikle evet ilk sorumuzla başlayalım; 2002 de Türkiye güzeli oldum. Sonra Dünya dördüncüsü oldum. Tacımı fırlatmıştım o dönemde. Evet haksızlığa uğradım. Bu doğru! Evet tekrar olsa fırlatırdım. Çünkü ben haksızlığa gelemeyen bir insanım. Bunu da Dünya’da yapan tek kişi benmişim.
Daha önce tacı elinden alınan çok insan olmuş ama tacını fırlatıp atarak içeri koşan kimse olmamış. Tabii o dönemlerde ben çok daha küçüktüm.
Bu arada ben 2002 yılından beri bu sektörde iş yapmıyorum. Çünkü güzellik yarışmasına katıldıktan sonra yaşanan skandallardan dolayı sektörden bir hayli uzak kaldım. 2008 yılında sektöre bir dönüş yaptım. O da, TRT de ekonomi programı hazırlayıp sundum. İki sene TRT ekranlarında çalıştım.
Bu sektörden çok soğumuştum. Okulumu tamamladım. Babam da bu olaylardan dolayı çok hoşnut karşılamadı. Çünkü o dönem çok ciddi skandallar olmuştu tacı yere bırakmam, hakkımda çıkan dedikodular vs saçma sapan bir dönemdi. Şimdi ki aklım olsa güzellik yarışmasına katılmam. Zaten güzellik yarışmaları eskisi kadar iyi yapılmıyor diye düşünüyorum. Eskiden çok daha dikkat ediliyordu bazı şeylere. Şimdi estetik yaptıran, burnunu estetik, dudağına dolgu yaptıran, dişlerini yaptıran, elmacık kemiğine dolgu, göğsüne silikon yaptıran herkes artık güzellik yarışmasında derece alabiliyor.
Aslında Dünya ‘da böyle bir şey yasak ama bizim ülkemizde maalesef estetik yaptırıp güzellik yarışmasına katılıp derece alanlar var bu son yıllarda. O yüzden benim nacizane bir tavsiyem var; güzellik yarışmaları çok ciddiyetle yapılması gerekir. Kişilerde estetiğin kesinlikle olmaması gerekiyor ve çok ince eleyip sık dokunması gereken bir mevzu aynı zamanda da eğitime, kültüre de bakılması gerekiyor. Bizim dönemimizdeki güzellik yarışmaları çok daha farklıydı.
Ama diyeceksin ki madem o kadar farklıydı sen niye tacını fırlattın diye sorarsan benim durumum biraz istisna. Bir takım haksızlıklar oldu bu konuyla alakalı çok da detaylı konuşmak istemiyorum açıkcası. Ne derler “geçmiş geçmişte kaldı önümüze bakalım”.
Ardından Turkcell reklamlarında gördük seni. Sonrasında şan, solfej dersleri ile başlayan ve Müjdat Gezen ‘Aktör Stüdyo’ okulunda tiyatro, müzik, dans, diksiyon ve sinema dersleri ile devam eden bir dönem. Müjdat Gezen hocamızla birlikte çalışmak ve sahnede olmak nasıl bir tecrübe oldu?
Turkcell reklamlarında ve birçok reklam filminde oynadım. Solfej ve musiki dersleri aldım rahmetli Sayın Erdem Siyavuşgil hocadan üç sene boyunca.
Sesim de bayağı güzeldir. Kontralto ses tonuna sahibim yani en kalın kadın sesi. Hocamın söylediğine göre konservatuarda değerli bulunan bir sesmiş. Ufak da bir deneyimim oldu. Zamanında Türk Sanat müziği albümü çıkartmıştım ama hiçbir şekilde sahne deneyimim olmadı. Sanatçı olayım şarkıcı olayım diye bir derdim yoktu aslında.
Sonra Müjdat Gezen’i bitirdim. Orada çok güzel deneyimler aldım. Müjdat Gezen hocayı da yakından tanıma şansım oldu. Çok değerli bir insan. Onun yüzünden oyuncu oldum. Bana heo oyuncu ol diyordu.
Ben yapamam nasıl ağlayacağım nasıl güleceğim ekran karşısında deyip duruyordum ama sağolsun beni güzel yetiştirdi. Çok değerli hocalardan dersler aldım. İlk tiyatro oyunumu da Müjdat Gezen ile birlikte güzel bir kabare yapmıştık kendi tiyatro salonunda. Orada yer almıştım ben de. İlk sahne deneyimini de Müjdat Gezen ile aynı sahne tozunu yutarak gerçekleştirdim.
Tiyatro, sinema, tv sunuculuğu... Pek çok iş yaptın. Senin için en özel olan işler hangileri oldu?
Evet, uzun yıllar tiyatro yaptım. Sinema ve dizilerde yer aldım. Tabii ki benim için en özel olanı televizyon programcılığı. Çeşitli kanallarda çalıştım. Talkshow da çok yetenekliyim. 21 tane ödül aldım 2022 ve 2023 yıllarının toplamında.
Biliyorsunuz Esra Sönmezer ile Pembe Pijama programımla 21 tane En İyi Kadın Talkshow Programcısı ödülünü kazandım. Şimdi YouTube kanalımda sonbahar aylarında Eylül gibi yeni bir proje ile sizlerle birlikte olacağım. Talkshow da kendimi çok yetenekli buluyorum. Bir kadın olarak Talkshow yapmak çok zor. Hep erkekler güldürüyor hep erkekler hazır cevaplılıklarıyla Talkshow yapıyor. Kadın sunucu çok var ama Talkshow yapan yok. O yüzden bu kulvarda şu an yalnız olduğumu düşünüyorum. Benle birlikte de yeni arkadaşları tabii ki bekliyoruz. Benim de bu noktada kendimi daha çok ispatlamam gerekiyor. Önümde uzun uzun yollar var ama bu konuda çok iddialıyım. Yeni yapacağım YouTube programımı da çok güzel yerlere taşıyacağım bunu da hep birlikte izleyeceğiz.
Profesyonel oyunculuktaki ilk rollerin ve hazırlık çekim zamanlarına gidersek bugün başlayacağın bir iş arasında neler aynı neler farklı olur? Bunu bir noktada şunu öğrenmek için soruyorum; hazırlık sürecinin oyunculuk tecrübene göre nasıl şekillendiği ve o hep tecrübe ettiğimiz bizi yükselten amatör ruh heyecanının devam edip etmediği?
Öncelikle batılı bir ailede dünyaya geldiğim için bizde çalışma prensipleri sıkıdır. Ailemden de böyle öğrendim. Özellikle sete birkaç saat önceden ve herşeyim hazır gelirim. Benimle çalışan bütün yapımcı ve cast direktörleri bunu bilirler. Kendi arabamda bile yemeğimden tutun da çorabıma, parfümüme makyaj malzememe kadar her ne lazımsa tüm bunlar her ne kadar sette mevcut olursa olsun ben yine de çok hazırlıklı bir şekilde sete giderim.
Senaryomu tamamen ezberlerim Oyunculuktaki ilk dizi film ‘İhanet’ti Mustafa Şevki Doğan yönetmenliğinde Burak Özçivit’in de oynadığı. Star TV de yayınlanan bir dizi ile hayata gözlerimi açtım diyebilirim. Tabii ki eğitim de almış olsam tecrübesizdim, amatördüm. Oralarda çok piştim. Sonrasında da kendimi çok çok geliştirdim. İlk araba kullanmak gibi düşünün nasıl ki ilk kullandiğinizda önce bir acemilik çekersiniz sonra tek elinizle kullanırsınız.
Şimdi oyunculuk yaparken de tek elimle direksiyonu kullanıp hatta diğer elimle de hamburger yiyebiliyor gibi düşünebilirsiniz. Bu kadar kendimi geliştirdim ama oyunculuk kendini sürekli geliştirme isteyen bir şey.
Tamam ben oldum demeneniz gereken bir şey. Ben her daim birşeyler öğrenerek, filmler izleyerek, dünyadaki diğer aktör ve aktristlerden feyzler alarak kendini sürekli yetiştirmeye çalışırım.
Kendini bir çalışma gününde nasıl motive edersin?
Öncelikle ruhsal ve psikolojik sağlığıma çok dikkat ederim. Beni üzecek beni sıkacak bütün insanlardan uzaklaştım. Stres ve polemiğe girmem. Tartışma olacaksa kişinin suratına bile telefonu kapatırım. Çünkü psikolojik ve ruhani olarak pozitif olmam gerekiyor. Ezberimi yaparım.
Tamamen full konsantre bir şekilde, erken yatıp erken kalkarım. Yüzümün güzelliğini ve dinlenmeyi ön planda tutarım. Cilt bakımı ve her türlü bakımlarımı, masajımı yaptırırım. Full şekilde ertesi gün ki sete hazırlanırım.
2023 Mart ayında vizyona giren baş rolünü Emre Altuğ’un oynadığı ‘Ne Olacak Halim’ filminde rol aldın. Filmden ve oynadığın karakterden bahseder misin?
Emre Altuğ ile daha önce de bir dizide rol almıştık. Güzel bir filmdi. Çok keyifli çok prensipli, iş disiplini olan bir insan. Çok da severim kendisini.
Emre beyle çalışmak çok çok keyifli. Bunun dışında 2023 yılında iki tane daha film çektik. Biliyorsunuz bir tanesi Avustralya Netflix de yayınlanacak birkaç ay içerisinde. Sözleşmeleri yapıldı. Diğeri de Amerika’lı bir yapımcı ile çekilen Mehmet Ali Erbil ile birlikte oynadığım bir filmdi. O da büyük ihtimalle 2023’ün sonbaharı Kasım Aralık gibi vizyonda olacak. Onunla da ilgili heyecanlı çalışmalarımız var.
Sinema ve tiyatroda seni bu dünyaya çeken ilham veren idol olan bir film veya karakter ya da bir oyuncu var mıydı?
Özellikle sinemada beni bu alana çeken oyunculardan bir tanesi Al Pacino’dur. Dwayne Johnson ‘dır. O da Amerikan güreşçisiydi biliyorsunuz sonra çok iyi bir oyuncu oldu.
Jennifer Lawrence ‘ı çok beğenirim. Brooke Shields ‘i çok beğenirim. Onlardan çok ilham alıyorum. Türkiye ‘den de Nebahat Çehre ‘yi çok beğenirim. Selçuk Yöntem idolümdür. Beren Saat’in oyunculuğunu beğenirim.
Kıvanç Tatlıtuğ da benim idolümdür. Hatta bir çok kişi de bana benzeterek “ikiniz kardeş gibisiniz. böyle bir proje gelse de ağabey kardeş gibi oynasanız çok benziyorsunuz” diyenler oluyor. Onu da çok kendime örnek alıyorum.
Albüm yayınladın ama oyunculuğa sunuculuğa ağırlık vererek daha çok bu sektörde işlerle yoluna devam ettin. Müzik sektöründe bir çalışma yapmayı düşünüyor musun?
Röportaj ın başında söylediğim gibi Türk Sanat musikisi bir albüm yaptım ve evet zor olan bir şey yaptım ama şarkıcılık olarak bir şey yapmadım. Aslında teklifler geliyor bir single yap diye ama yaparsam R&B tarzında bir şey yapabilirim ilerde. Ama şu an değil.
Number 1 TV ve Milyon TV de de keyifle izlenen programların oldu. Halen devam eden programların var. Yeni projelerinden de bahsettin ama biraz daha ipucu verebilir misin? planların neler?
Evet birçok kanalda birçok program yaptım. Yeni YouTube projemi hazırladığımdan bahsetmiştim ama formatı gizli tuttuğum için şu an söylemek istemiyorum. Onun dışında da Kanal D de Aşk ve Umut dizisinde Komiser Cansu karakterini canlandırıyorum.
Biliyorsunuz dövüşçü olduğum için bayağı vurdulu kırdılı bir rol. Tabii biz şu an sezon finali verdik. İnşallah yeni sezonda da karşınızda olacağız diye düşünüyoruz bir aksilik olmazsa ama başka yerlerden de gelen birkaç teklif var diziyle alakalı. Onları da değerlendiriyorum. Son dakika her an herşey olabilir!
Vazgeçemediğin birkaç şeyi söyler misin? Olmazsa olmazların neler?
Vazgeçemediğim tek şey bu hayatta hayvanlardır. Kedilerimden asla vazgeçmem.
Onlarsız hiçbir yere gitmem. Tatile bile hayatım boyunca hep kedimle gittim. Geçen sene kedim rahmetli oldu. Onun üzüntüsünü atlattıktan sonra iki tane küçük evlat edindim. Onlarsız hiçbir yere gitmiyorum.
Esra, Esra Sönmezer’i 5 kelime ile nasıl tanımlar?
Öncelikle aşırı dürüsttür, acayip dobradır, aşırı derecede patavatsızdır, çok esprilidir ve canayakın, sıcakkanlıdır.
Sportif bir yönün de var. Hatta birkaç hafta öncesi sevgili Şebnem Schaefer bizleri bir araya getirerek kurduğu kürek takımı olarak Haliç Kürek Spor Kulübü’nde birlikte kürek çektik. Orada güreşçi olduğunu mu söylemiştin yanlış hatırlamıyorsam. Şaka mıydı gerçekten ilgili misin?
Evet, sportif bir yönüm var. Krav Maga ve Karate yaptım yıllarca. Bu konuda deneyimlerim yüksektir. Güreş yaptığımı söylemedim orada aslında, Amerikan güreşçilerine çok özendiğimi söyledim. Özellikle Roman Reigns’i çok beğeniyorum.
Dwayne Johnson’ı çok beğeniyorum. Charlotte Flair’i çok beğeniyorum. Birçok beğendiğim Amerikan güreşçisi var. Sporcu olduğum için de kürek takımında kürek çekerken hiç zorlanmadım. Bacak kaslarım çok kuvvetli, kol kaslarım da aynı şekilde.
Türkiye’de eğer Amerikan güreşleri yapılsaydı kesinlikle ben katılmak isterdim. Bu konuda iddialıyım açıkcası. Bu arada karatede de siyah kuşağım var onu da söyleyeyim.
Başka hangi spor dalları ilgini çeker?
Ben golf oynadım bir buçuk yıl. Kemer Country de üyeliğim var. Orada oynadım ama golf beni hiç çekmedi. Yüzme, koşu, atletizm gibi sporlar ilgimi çeker. Orta okul, lise okul yıllarında atletizm takımındaydım.
Müthiş bir hayvanseversin. Daha geçenlerde bir kediciğe yeni bir hayat kazandırmak için yollara düştün. Hayvanların sendeki yeri ve hissiyatı nasıl?
Hayvanları çok seviyorum. Özellikle cins kedileri bir yerlerden edinip alıp üç beş ay baktıktan sonra sokağa atan insanlara çok çok kızıyorum.
Geçenlerde British Silver cinsi bir kediyi sokağa atmışlar. Hayvancağız 15 gündür can çekişiyordu sokaklarda onu sahiplendirdik.
Yine Pendik tarafında British cinsi bir kediyi atmışlar. Bir aydır hayvancağız sokaklardaydı. Şimdi veterinerde bakımları yapılıyor. Onu da sahiplendirdim.
Ben buradan şunu söylemek istiyorum nasıl ki bazı kötü anneler var çocuklarını doğuruyorlar, doğurduktan sonra sokağa atıyorlar veya geçenlerde bir skandal oldu; bir kadın 3-4 yaşındaki kendi kız çocuğunu öldürdü mesela. Önemli olan doğurmak değil bakmak.
Bu hayvanlara da yazık günah. Hele ki cins kediler sokağa alışmadığı için ev ortamına evde bakıma alıştıktan sonra onların sokağa bir anda atılması bana göre namussuzluktur. Madem bakamıyorsun hayvana çevrende birilerine sahiplendirneye çalış. Bir veterinere bırak yada sosyal medyada ilan ver, hesap aç, birşeyler yap.
Sokağa atmak nasıl bir vicdansızlıktır. Tüy döküyor diye evdeki çocukla anlaşamadı diye bakamadılar diye sokağa atıyorlar. Bakamayacaksanız almayın. Bu çocuk oyuncağı değil. Böyle insanlarla da ilgili bir ceza çıkartılmasını sevgili Cumhurbaşkanımızdan çok rica ediyorum.
Hayvanları sokağa atan, hayvanlara işkence yapan insanlar hakkında soruşturma başlatılması, hem maddi hem manevi ceza uygulanması, gerekiyorsa hapis cezası uygulanmasını çok istiyorum. Ki çünkü böyle şeyler çocuk oyuncağı değil. Ben elimden geldiğince sosyal medyada böyle hayvan gördükçe çevremdeki insanlara sahiplendirmeye çalışıyorum ama bunu nereye kadar yapabilirim. Çünkü sokağa atılan kedi, köpek bir sürü hayvan var.
Tez zamanda bunu yapan insanların cezalarını da bulmaları dileğiyle.
Hayatındaki küçük dostlara gelirsek ilk ne zaman hayatını onlarla paylaşmaya başladın?
Ben küçük dostlarımla her zaman hayatımı paylaştım. Yaklaşık 20-21 yıldır kedi bakıyorum. Hayatımda hep kedilerim oldu. Daha önce de ilk Cocker cinsi köpeğim olmuştu. Öldükten sonra bir daha köpek bakamadım hep kedi bakmaya başladım.
Uzun yıllardır kedi bakıyorum. Şimdi de iki küçük kedim var. Ölen kedimle de ilgili şunları paylaşmak istiyorum. 25.Nisan.2022 tarihinde doğum gününü kutladığımız bir fotoğrafı da paylaştım sizinle.(10 yaşını kutladığımız fotoğraf. Bir de pasta var küçük.) Sevgili kedim Bebek. Onu kaybettim. Böbrek hastasıydı yaklaşık 5-6 yıldır tedavi görüyordu ama tedavileri çok başarılı geçtiği için sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Nasıl ki insanlar çeşitli rahatsızlıklar yaşarlar ama aldıkları tedavilerle kaliteli bir şekilde yaşarlar. Benim kedim de rahatsızlıklarına rağmen kaliteli bir şekilde yaşıyordu.
Kök hücre tedavisi yapalım daha uzun yaşar dediler. Bunun üzerine kök hücre tedavisi uygulandı. Kök hücre tedavisinden sonra fenalaşarak 3-4 gün içinde büyük acılar çekerek hayatını kaybetti ve bu bende büyük bir travma yarattı. Bununla ilgili mahkeme sürecimiz yaklaşık bir yıldır devam etmekte. Bu konu yargıya taşındığı için gerekli açıklamaları daha sonra yapacağım. Bunu da bu şekilde belirteyim. Konuyla ilgili hukuki mücadelemiz devam ediyor.
Esra’cığım çok çok üzüldüm gerçekten. Onların kayıpları bizi derinden etkiliyor. Ben de yaşadım çok iyi biliyorum. Tabii bir de bunu bahsettiğin şekilde bir durum eklenince acı çok daha büyük oluyor. Gelişmeleri paylaşırsın ilerleyen zamanlarda. Başın sağolsun... Mücadelende başarı ve sabır dilerim. Peki şu anda birlikte evini paylaştığım dostlarını bize tanıtır mısın lütfen?
Küçük dostlarımdan bir tanesinin adı Wolfie, öteki de Cassie. Onlar secereli British Shorthair. Yedi sekiz kuşak soyu belli olan, genetik ve sağlık kontrollerinden geçirilmiş, tüm ailesini görerek aldığım, sadece ailesini değil dedelerinin dedesine kadar görerek aldığım, çok bilinçli bir şekilde sahiplendiğim yavrular.
Hatta kedim Wolfie de 5 aylık yavru iken Dünya ‘nın en yakışıklı junior kategorisinde 3.erkeği seçildi. Aynı zamanda beş ayrı kategoriden de ödül aldı.
Esra Sönmezer’in hayat mottosu nedir?
Efendim Esra Sönmezer ‘in hayat mottosu; çevresinde onu üzen, stres yapan tüm arkadaş ve dostlarından arınmış huzurlu, mutlu bir hayat felsefesi olan bir Esra.
Beni üzen herkesten hemen kaçarım. Bu şekilde mutluluğu buluyorum. Beni kim üzüyorsa bir daha beni göremeyeceğini bilmesi gerekiyor. Hayat mottom, üzenlerden uzak durmak!
Elinde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek isterdin?
Elimde sihirli bir değnek olsa küçük çocukları sokağa atan, küçük kız yada erkek çocuklara tecavüz eden, bebeklere tecavüz eden, hayvanlara tecavüz eden, hayvanlara işkence eden, öldüren, sokaklara atan bütün bu kötü insanların hepsini toplayıp bir adada hapsetmek, üzerlerine benzin döküp yakmak...! Gerçekten bu insanları uzaya, uzay boşluğuna ışınlamak isterdim. Hepsini yok etmek, canlarını almak isterdim.
Her canlının yaşam hak ve özgürlüklerinin korunması adına sen neler söylemek istersin?
Öncelikle insanlar olmak üzere hem insanların hem hayvanların hak ve özgürlüklerinin korunması adına, evet insanlar için çok fazla kanunlarımız var. Onları biliyoruz. Hayvanlar adına yeni yeni yasa tasarıları ve yasalar geliştirildi.
Çıkan yasaların daha da caydırıcı olmasını talep ediyorum. Daha da ağır cezalar, para cezaları hatta hapis cezası olmalı diye düşünüyorum. Çünkü kötülüğün önüne bir takım cezalar ve yaptırımlarla geçebiliyoruz. Biraz önce de demiştim; sihirli bir değneğim olsa hiç kanunlara gerek kalmadan bütün bu kötü insanları yok etmek isterdim.
Sevgili Esra, çok teşekkür ederim bu güzel söyleşi için. Okuyucularımıza iletmek istediğin bir mesajınla söyleşimizi bitirelim mi?
Öncelikle röportaj için ben çok teşekkür ediyorum. İletmek istediğim başka herhangi bir mesaj yok. Sadece son olarak şunları söyleyebilirim; Dünya, hayat çok kısa. Hiçbir şeyi kafaya takmaya gerek yok. Anı yaşasınlar.
Mutlu olsunlar. Hiçbir şeyi kafalarına takmasınlar. Çünkü ömür çok kısa ve hiçbir zaman yaşa takılmadan yılmadan çalışsınlar. Çünkü başarının yaşı yoktur. Şanın, şöhretin, başarının ve paranın ne zaman geleceği belli olmaz. 60 yaşında da gelebilir, 17 yaşında da gelebilir. Dediğim gibi hiçbir zaman hiçbir şeyden yılmasınlar diyorum. Çok teşekkür ederim.
Biz teşekkür ederiz. Hayat boyu bu güzel enerjin en keyif alacağın işlerle devam etsin. Bol patili günlerin olsun. Sevgiyle ol.
Instagram @esrasonmezer
Tweeter @EsraSonmezer
Facebook Esra Sönmezer
YouTube @EsraSonmezerofficial