Hemen her zamanki gibi söylenecek, yazılacak ve üstü çizilecek öyle çok şey var ki; nereden başlanır, nerede bitirilir kestiremiyorum artık. Tabiiki tam da 4 Ekim haftasına denk gelen bu sayıda “4 Ekim kutlamaya yüzümüz mü var?” demeden geçmeyeceğim.
Düşünsenize bir yasa çıkıyor, adı “HAYVANLARI KORUMA YASASI” içeriğine bakıyorsunuz aslında “hayvanları katletme yasası” yeri geldiğinde Ana Yasa’yı tanımayan iktidar, bu yasanın uygulanması gerekliliğini savunuyor ve hatta uygulamayanlara da hapis cezası yaptırımı getiriyor. Artık aklımızla dalga geçilmesine her ne kadar alıştıysak ta, bu biraz fazla oldu gibi geliyor.. Yani insanlarla dalga geçmenin, akıllarıyla alay etmenin ve milyonlarca insanı ve onların fikirlerini, çabalarını yok saymanın da bir sınırı olmalı. Ama yok, maalesef öyle bir sınır yok.
Bu dergiyi yaklaşık dokuz yıldır politize etmemeye çalışarak, daha doğru bir söylemle politika ve politikacılardan uzak tutmaya çalışarak yayımlıyoruz. Biliyoruz ki bu ülkede politize olmak ve politik konularda (her ne kadar politikanın kelime anlamına ters düşse de) fikir beyan etmek, Donkişot’un yel değirmenleriyle savaşıp sonunda kellesini kaptırması hikayesine dönüşüyor. Artk kendimizden de vazgeçtik te; hayvan olarak yaratılmış olmaktan başka hiç bir suçu günahı olmayan, sadece kendi koydukları yasaları yine kendileri uygulamadıkları için sayıları katlanarak artan sokak hayvanlarını katletmek üzere bu can hıraş çaba da neyin nesi?! Üstelik bu ülkede hakim olan din siyaseti ilkeleriyle bile çelişen hatta çatışan bu yasanın elle tutulur bir tarafının olmadığını, fiilen uygulanmasının mümkün olamayacağını, sadece bu yasadan güç alan yarım akıllı sadistleri gaza getireceğini (ki aynen öyle olduğunu yaşayarak görüyoruz) yüz binler haykırmadı mı? Fazla bir şey de istemedi üstelik kimse; sadece “daha önce kendi koyduğunuz yasaları uygulayın, merdiven altı üretimi ve kaçak ithalatı durdurun” dediler. Bunu bile yapamamışken şimdi bu yasayı nasıl uygulayacak ya da uygulatacaksınız?
Hal böyle olunca da ister istemez insanın aklına başka teoriler geliyor. Muhtemelen, uygulanmasının mümkün olamayacağını bildiğiniz bu yasayı, sadece muhalefet belediyeleri ve o belediyelerin başkanlarını hapse attırmak için çıkartmamışsınızdır. Bu senaryoyu aklıma getirmekten bile imtina ederim. Allah der ki: “Hayvanlar benim sessiz kullarımdır. Onlar şimdi zulme susuyorlar ama Hesap Günü konuşacaklardır!..” Ben se sözün bittiği yerdeyim.
Daha keyifli şeyler yazabileceğimi umuduğum, yeni bir sayıda buluşana kadar hoşçakalın..
Dosttan dosta sevgiyle….
Cengiz Akbay